Bekir - Işıl'ca // Yorum

10:04:00, BY Elsa Kitap -


Kitabın Adı: Bekir
Yazarı: Işıl'ca
Seri Adı: Bir Türk Masalı
Seri Sıralaması: 3/4
Tür: Aşk - Aile - Arkadaşlık - Dram
Yayınevi: İndigo Kitap


Yaşam, Umut Üzerine Kurulan Camdan Bir Dünya…

Aşk; Bekir'in kaderine yazılmış bir vuslattı ve savaşmadan bu aşka ulaşamayacaktı. Yıllar boyu sadakatle savaşacak, ruhunun karanlığını aşkıyla aydınlatacaktı... Her şeye rağmen sabırdı aşkı... 

Ne geçmişi... ne geleceği... ne umutları yön verecekti hayatına. Dua olacak bir cümle girecekti ailem diyeceği insanlarla birlikte karanlık çökmüş öksüz ruhuna... 

İyiyim... İyiyiz... Biz hep iyi oluruz.

Yıllarca içini kemiren kimsesizliğe, ailem diyeceği, uğruna canını vereceği insanlarda bulduğu sevgi cevap verecekti. 

Kan olmak değildi mesele... 
Mesele can olmaktı...

-Tanıtım Bülteninden-



Duygu ile başladım ben bu serüvene. 
Alim ile yollarımız kesiştiğinde Işıl Parlakyıldız'ın imza günündeydik.
O gün heyecandan eve gelir gelmez bitmişti Alim. 
Ve Bekir. İşte en çok Bekir'in hikayesini merak etmiştim. 
Ne güzel kaleme almış Işık Parlakyıldız. 
Duygu'nun Alim'in Sedat'ın ve Bekir'in hepsinin yeri bende başka bambaşka. 


Bekir annesini ve babasını kaybetmesi üzerine öksüz kalmış dayısının sahip çıkması üzerine
onun işlerini yapmıştır. Yaptığı bir iş yüzünden başı bu sefer büyük derttedir ve ortadan kalkması gerekmektedir. 
Dayısı ise askere gitmesinin en iyi çıkış yolu olarak bulur ve acemiliğini  Antalya'da usta birliğini de Afyonda tamamlar. 


En çok askerlik anılarında çok güldüm. Durmuş ve Dursun kitaba resmen renk katmışlardı. 
Hele şu nöbete geç gelme olayı yok mu ?

""Söyle lan parolayı, yoksa yersin kurşunu!"
"Dur ulan dur! Tamam söyleyeceğum! Neydi lan! Kuşlu bir şeydi! Yok at ile ilgiliydi ya da yok o öncekiydi. Bekir, tamam işte benum! Geç kaldum ama valla..."
"Söyle lan parolayı!"
"At kuyruğu miydu?"
"Yok. At şeyi! Tövbe tövbe! Saymaya başlıyorum lan! Bir... İki..."
"Hah tamam, ateş böceği!" Dediğinde sırıtıyordum. Tabii tüfeği indirip, "Tanıt şimdi kendini!" Dedim."Dursun Karaca, Trabzon... Ebenizi sikmeden önce nöbeti devralmaya hazırdır devrem," 

 Dursun ve Durmuş ile renkli askerlik bir anda Sedat'ın gelmesi ile daha da renklenir. Hele ki şu  dayak yerleri yok mu ?
Dursun ve Durmuş'a da helal olsun yani. Saf ve temiz kalpliler ikisi de. 

Sonra ise Sedat ve Bekir'in dostlukları . Bekir'in gözünden Sedat'ı okumak bir başkaydı ya bambaşka. 
Sonra ise Bekir ve Alim ve Sedat'ın hayatına Duygu girdi . Fakat öle bir girdi ki Sedat'ı altüst etti. 
Duygulandığım sahnelerden ilkiydi işte.



Ve Selma. Bekir'in alın yazısı. 
Sevdiği çiçeği ömrünün adadığı. 
Selma mutlu olsun diye neredeyse dünyayı bile önüne sererdi Bekir. O kadar çok seviyordu yani. 
Engeller var fakat önlerinde . Kavuşmalarına mani olanlar. 
Fakat sonunda Bekir kavuştu ya sevdiğine dünyalar onun oldu, işte. 


Bitmesin elimden düşmesin kitap diye sanki cebelleştim benliğimle. Okuduğum satırları bir daha okudum 
hatta. Bir güldüm bir ağladım .Kitabın içinde bende sürüklendim . 
Işıl ablanın kalemini bildiğim için karakterleri ile hemencik bütünleşiyorsunuz zaten. 
Bir Alim oluyorsunuz Bir Sedat bir Duygu ve Bir Bekir. 

Sen hep yaz abla ve biz hep seni okuyalım kalbimizle....




"Yetişemedim... " dediğinde adeta yerime çivilendim. Ben bugüne kadar her acıyı gördüm, işittim dedim ya...yalan söylemişim. Sedat ona uzanmak istiyor, tutacak yer bulamıyor ve inleyerek ağlıyordu. "Duygum!" Diye inlerken, ben ömrüm boyunca benimle yaşayacak olan, benliğime kazınan bu görüntüyle felce uğramıştım. Yutkunmak, nefes almak, kıpırdamak, yaşayan bedenime bir o kadar tezat ruhum kaybolmuş, bütün yetilerimi kaybetmiştim."



Karanlığımda kalan tek ışıktı. O gülünce ben de gülerdi. O anlatınca ben susar dinlerdim. Şimdi...
şimdi...O da susmuş gülmez olmuştu."

"De. Selam! Bağır, çağır burnumdan fitil fitil getir ama uzak durma. Soğuk davranma . 
Ne desen sarsılan güvenin yerine gelmeyecek. Belki bir daha bana eskisi gibi arkanı dönmeyeceksin ama beni 
anlamalısın. Ben senden gelecek her şeye razıyım. Haklısın, kimse aşktan ölmüyor ama ben sensizlikle gün gün eriyip
bitiyorum. Her sabahım senin adına endişeyle başlıyor, her gecem sesini duyup yüzünü göremediğim  için işkence ile bitiyor.
Her dakikam neden yanında olmadığımı sorgulayarak geçiyor. Niye? Diyorum. Bir hiç uğruna. Sen bana her saniye dünyanın bütün mantıklı nedenlerini sıralarsam sırala. Sensizliği bana açıklayamazsın. Sana kızgınlığımı anlamıyorsun, anlayamazsın çünkü sen hiç sensiz kalmadın. Bensiz kalıyorsun çünkü senin öyle de böyle de tutunacak bir dalın, annen var. Bu zamana kadar iyi ya da kötü bir yuvan var. Benim? Benim senden başka kimsem yok.Yaşama sebebim olmuşken kendini benden anlamsızca mahrum bırakmanı kaldıramıyorum. Evet telefonlarını açmadım. Açmadım çünkü sesini duymak ama görememek, duymak ama bir o kadar uzak olmak artık kaldıramadığım şey. Söyle Selma, sen böyle bana yazmışken seni kaderinle baş başa bırakmakla suçlayabilir misin? "





Sen benim kahramanım sın . Hayalimsin" dedi utançla.
O an ne düşündüm bilmiyorum ama içimden geçen "Ben hayal olamayacak kadar gerçeğim." cümlesi dilimde can buldu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BLOG DESIGN BY KRİSTALKİTAP